SÄ°YASÄ° TARÄ°H 2 FÄ°NAL NOTLARI

 

NOT: BU NOTLAR VÄ°ZE SONRASI NOTLARIDIR !! SINAVA VÄ°ZE KONULARI DA DAHÄ°LDÄ°R VÄ°ZE NOTLARINA ULAÅžMAK İÇİN TIKLA 


Mussolini Hitler’den önce ben vardım anlayışı ile krizler dönemini daha fazla krize sürüklüyor ve HabeÅŸistan’ı (Etiyopya’yı) iÅŸgal ediyor.

Ä°talya Neden HabeÅŸistan’ı Ä°ÅŸgal EtmiÅŸtir?

à Halihazırda Ä°talya sömürgesinden olan Eritre ve Somali’nin arasında bulunması.

à 1916 yılında HabeÅŸistan NaipliÄŸine Ras Tafari Makonnen geçmiÅŸ ve 1930’da imparator olmuÅŸtur. I.Haile Selassie adını almıştır.

à Eritre ve Somali sınırlarında olayların hiç eksik olmaması.

 

Ä°talya’nın HabeÅŸistan’ı iÅŸgali üzerine Milletler Cemiyeti tepki göstermiÅŸ ve yaptırımlar uygulamıştır.

Bu yaptırımlar:

à Ä°talya’ya silah, stratejik malzeme ve maddeler satılmayacak.

à Ä°talya’ya kredi açılmayacak.

 

Ä°ngiltere Ä°talya’nın HabeÅŸistan’ı iÅŸgalinden tedirgin duymuÅŸtur. Neden?

à HabeÅŸistan’ı ele geçiren Ä°talya Nil Nehri’nin önemli bir kaynağını da kontrol altına almış olacaktı.

à Ä°talya’nın HabeÅŸistan’a saldırması Ä°talya’nın Akdeniz’deki deniz gücünü ortaya çıkarmıştır.

à HabeÅŸistan’a yerleÅŸen Ä°talya Kızıldeniz’in Hint Okyanusu’na çıkış kapısına da egemen bir duruma gelecek olması.

 

1933 yılından beri Avrupa’nın krizler içerisine sürüklenmesi karşısında ABD bu krizlerin tırmanmasından tedirgin olmuÅŸ ve Monroe doktrinine daha sıkı baÄŸlanmıştır. Bunun için de 1935 AÄŸustos ayında bir Tarafsızlık Kanunu çıkarmıştır. Söz konusu kanuna göre bir savaÅŸ halinde ABD baÅŸkanı savaÅŸan taraflara silah ve malzeme satışını yasaklayabilirdi. Ä°talya HabeÅŸistan savaşında uygulanan bu kanun HabeÅŸistan’ın zararına olmuÅŸtur.

 

Almanya ise Ä°talya HabeÅŸistan savaşını kendi yararı için kullanmıştır. 1936 Mart ayında Versay’ın silahtan arındırmış olduÄŸu Ren bölgesine askerlerini soktu. Bu savaÅŸ sırasında Almanya ve Ä°talya yakınlaÅŸmış. Berlin-Roma Mihveri kurulmuÅŸtur.

Sonuç itibariyle Ä°talya 7 aylık savaşın sonunda HabeÅŸistan’ı tamamen iÅŸgal etmiÅŸtir.

 

 7 Mart 1936’da Hitler, Ä°ngiltere, Fransa ve Ä°talya’ya eÅŸ metinli birer nota göndermiÅŸtir. Söz konusu notada; Fransız Sovyet ittifakını gerek Milletler Cemiyeti hükümlerine gerekse Locarno AntlaÅŸmalarının ruhuna aykırı olduÄŸunu vurguluyor. Çünkü bu ittifaka göre bir Sovyet Alman çatışması halinde Fransa’nın Milletler Cemiyeti kararını beklemeden Almanya’ya karşı savaÅŸa geçmek zorunda olduÄŸunu belirtiyor. Bu sebeple Almanya’nın Locarno’ya baÄŸlı olmadığını söylüyor ve tek taraflı olarak feshediyor. Bu yüzden de Batı sınırlarını korumak amaçlı Ren bölgesini silahlandırmıştır.

Almanya notanın devamında devletlere barış yanlısı olduÄŸunu gösterme amacıyla bazı tekliflerde de bulunmuÅŸtur. Batı sınırında Almanya, Fransa ve Belçika topraklarında askerlerden arındırılmış baÅŸka bölgelerin olmasını teklif ediyor. Hollanda’nın da dahil edilmesiyle, Hollanda, Fransa, Belçika ve Almanya arasında 25 yıllık saldırmazlık anlaÅŸması imzalamaya hazır olduÄŸunu belirtiyor. Almanya’nın aynı zamanda doÄŸu komÅŸularıyla da saldırmazlık anlaÅŸması imzalamaya hazır olduÄŸu söylüyor. EÅŸit hakların ve bütün Alman topraklarında, Almanya’nın egemenliÄŸinin tanınması ÅŸartıyla Almanya’nın yeniden Milletler Cemiyeti’ne girebileceÄŸini söylüyor.

 

Ä°talya HabeÅŸistan savaşının en önemli sonucu Almanya ile Ä°talya’nın 2.Dünya Savaşı sonuna kadar sürecek olan sıkı dostluÄŸu olmuÅŸtur.

 

Ä°talya’nın bir yandan HabeÅŸistan üzerinden Mısır’ı tehdit eder duruma geçmesi diÄŸer yandan Akdeniz’de kuvvetli bir deniz devleti olarak ortaya çıkması Ä°ngiltere üzerinden etkisiz kalmamış ve bundan sonra Ä°ngiltere ile Ä°talya iliÅŸkileri bir rekabet içine girmiÅŸti.

 

Fransa’da seçimleri solcuların kazanması üzerine Sovyetler ile iyi olan iliÅŸkiler daha da iyileÅŸmiÅŸtir. Fakat Ä°talya’ya karşı politikalar deÄŸiÅŸmiÅŸtir.

 

Sadece Almanya ve Ä°talya deÄŸil, Almanya ile Japonya’da bu dönemde çok yakınlaÅŸmıştır. 1936 Kasım’ında Berlin-Roma Mihveri kurulduÄŸu sırada Berlin-Tokyo Mihveri de kurulmuÅŸtur. Bu Mihver Almanya ve Japonya’nın Sovyetler BirliÄŸi ve Komintern’in uluslararası komünizm faaliyetlerine karşı imzalamış oldukları Anti-Komintern Pakt ile ortaya çıkmıştır.

 

Anti-Komintern Paktı Açık ve Gizli hükümlerden oluÅŸmaktadır. Açık hükümlere göre; taraflar kominternin faaliyetleri ve buna karşı savunma tedbirleri hakkında birbirlerine danışacaklar ve sürekli temas halinde bulunacaklardır. Ãœlkelerindeki komünist faaliyetlerine karşı sert tedbirler alacaklar ve bu konuda iÅŸ birliÄŸi saÄŸlamak için devamlı bir komite oluÅŸturacaklardı. Gizli hükümlere göre; taraflardan biri Sovyetler BirliÄŸi’nin kışkırtılmamış bir saldırısına veya saldırı tehdidine hedef olursa ortak menfaatlerini korumak için alınacak tedbirler konusunda birbirlerine danışacaklar ve birbirlerine haber vermeden Sovyetler BirliÄŸi ile bir siyasal anlaÅŸma yapmayacaklardı.

 

Anti-Komintern Pakta Ä°talya 6 Kasım 1937’de katılıyor. Böylece Berlin-Roma-Tokyo Mihveri oluÅŸmuÅŸ oluyor.

 

İspanya İç Savaşı

Bu savaşın özelliği 1936 yılından itibaren Berlin-Roma-Tokyo Mihverinin Sovyetler Birliği ve komünizme karşı açmış olduğu mücadelenin iki taraf arasındaki uçurumu bu iç savaş sırasında daha da derinleştirmesi ve batılı demokrasilerin de bu mücadelede son derece zayıf hareket etmeleridir.

Ä°spanya İç Savaşı’nın Sebepleri:

à Ä°spanya’nın 19.yy başından beri içinde bulunduÄŸu istikrarsızlık ve iç karışıklıklarla ilgilidir.

à 1902 yılında Ä°spanya tahtına 16 yaşındaki 13.Alfonzo geçmiÅŸtir. Alfonzo anayasalı bir monarÅŸiyi benimsiyor. Ãœlkeye derhal bir anayasa veriyor. Ancak bu anayasa ülkedeki karışıklıkları daha da ÅŸiddetlendiriyor. 1902 ile 1923 yılları arasında 33 kabine deÄŸiÅŸikliÄŸi oluyor. Ãœlkeye ekonomik ve siyasal bir düzen vermek isteyen ordu 1923 Eylül ayında bir darbe ile iktidarı ele geçiriyor. MonarÅŸiye dokunulmaksızın baÅŸbakanlığa General Miguel Primo de Rivera gelmiÅŸtir. Mussolini’yi örnek alan Rivera ülkede faÅŸist bir diktatörlük kuruyor. Ä°spanya’nın meselelerine köklü bir çözüm üretememiÅŸtir. 1930 yılında istifa etmiÅŸtir. Rivera’nın istifasından sonra solcular cumhuriyetçiliÄŸi savunmaya baÅŸlamıştır. 1930-31 yıllarında birçok cumhuriyetçi ayaklanma ortaya çıkıyor. 1931 belediye seçimlerinde açık ara cumhuriyetçiler her belediyeyi kazanıyor ve 13.Alfonzo tahtından feragat etmeden ülkeyi terk ediyor. Alfonzo’nun ülkeyi terk etmesinden sonra ülkeden cumhuriyet ilan ediliyor. Cumhuriyet gelince kurucu meclis seçimleri yapılıyor ve solcular, cumhuriyetçiler açık ara kazanıyorlar. Cumhuriyet rejiminin ilk CumhurbaÅŸkanı Niceto Alcalá-Zamora’dır. Ä°lk baÅŸbakanı da Manuel Azaña’dır. Manuel Azana’nın ilk iÅŸi meclisteki çoÄŸunluÄŸa dayanarak çıkardığı yasayla kiliseye karşı hücuma geçmek oldu. Kilise okulları kapatılıyor, kilisenin malları ellerinden alınıyor, din adamlarına hükümetten yapılan yardımlar kesiliyor. Ä°kinci iÅŸi de köylünün durumunu düzeltmek için toprak reformuna giriÅŸmek oluyor.

 

1933 Kasım ayında yapılan seçimlerde solcular her yerde kaybediyor. Alfonzo taraftarı olanlar tekrardan monarşiyi istemiştir. 1934 Ekim ayında Asturias bölgesinde maden işçileri ayaklanıyor. Yapılan çarpışmada 3bin kadar işçi ölmüştür. Ülkenin her yerinde yağmacılık başlıyor.

1936 Åžubat ayında yapılan seçimleri tekrardan solcular kazanıyor. SaÄŸcılar hapse atılıyor. Ordu Genelkurmay BaÅŸkanı Francisco Franco liderliÄŸinde bir hükümet darbesi yapmak istediyse de baÅŸaramadı. Franco Kanarya Adaları’na sürgün edilmiÅŸtir.

Franco Kanarya Adaları’ndan Fas’a geçmeden önce Las Palmas Muhtırası adında bir muhtıra yayınlıyor. Bununla Ä°spanya’yı yıkmaya açık ya da kapalı bir biçimde giriÅŸmiÅŸ olan yabancı ve yabancı yanlılarına, dürüstçe çalışan işçileri kandıranlara, politikayı kendi çıkarlarına alet edenlere karşı amansız bir savaşın baÅŸlatıldığını bildiriyor. Bu bildiri ile Ä°spanya iç savaşı baÅŸlamıştır. Ä°spanya iç savaşında saÄŸcılara milliyetçiler, solculara cumhuriyetçiler denilmiÅŸtir.

 

İç savaÅŸ çıkınca köylüler, işçiler, ÅŸehirlerdeki komünistler, sosyalistler, sendikalistler cumhuriyetçilere katılmışlardır. Cumhuriyetçiler Valencia’da aşırı sosyalistlerden Largo Caballero baÅŸkanlığında bir hükümet kurdular. Fakat askeri bakımdan çok zayıftılar.

Milliyetçiler de Franco’nun baÅŸkanlığında hükümet kurunca iki hükümetli bir Ä°spanya ortaya çıktı. Francesco’nun kurduÄŸu hükümeti Almanya ve Ä°talya hemen tanıma yoluna gittiler.

 

Ä°spanya iç savaşı 3 yıl sürmüş ve 1939 Mart ayında milliyetçilerin Madrid’e girmeleri ile milliyetçilerin zaferi ile sonuçlanmıştır. Ä°spanya iç savaşı ile yakından ilgilenen devletler; Sovyetler BirliÄŸi, Ä°talya ve Almanya olmuÅŸtur.

Sağ-sol mücadeleleri sırasında Sovyetler Birliği solcuları, Almanya ve İtalya ise sağcıları destekleme yoluna gitmişlerdir.

Ä°spanya’da iç savaşın çıkması Sovyetler BirliÄŸi’nde cumhuriyetçiler lehine büyük bir gösterinin yapılmasına vesile olmuÅŸtur.

Sovyet ajanları Avrupa silah pazarlarında cumhuriyetçiler için silah ve malzeme satın almışlardır. Sovyetler BirliÄŸi’nin Ä°spanya’ya uzaklığı ve deniz gücünün zayıf olması bu savaÅŸta daha aktif bir politika izlemesini engellemiÅŸtir.

İtalya ise milliyetçilere çok ciddi silah ve malzeme yardımında bulunmuştur.

Almanya da milliyetçileri desteklemiÅŸtir. Çünkü Ä°spanya’da faÅŸistlerin egemen olması halinde Fransa Ä°spanya ile Almanya arasında sıkışmış olacaktı. Bununla beraber Almanya’nın milliyetçilere yaptığı yardım Ä°talya’dan çok daha az olmuÅŸtur.

 

Ä°ngiltere’de 1937’de baÅŸbakanlığa Neville Chamberlain gelmesiyle birlikte yatıştırma politikası büyük bir hız kazanmıştır.    

 

 

Japonya 1937 yılında Çin’e saldırmıştır.

 

Çin’de 1912 yılında cumhuriyetin ilan edilmesiyle birlikte 1937’ye kadar iktidar mücadelesi devam etti.

Sun Yat-sen Çin’in güney kısmında hüküm süren isimdir. Çin’in milliyetçi partisi olan Kuomintang partisini kurmuÅŸtur. Kuomintag partisinin iÅŸlevlerine 3 Halk Ä°lkesi denilmiÅŸtir.

à Milliyetçilik

à Demokrasi

à Sosyal Adalet

Kısa bir süre sonra da Mao Zedong önderliğinde Komünist parti kurulmuştur.

 

Sun Yat-sen 1925 mart ayında ölüyor. General Çan Kay Åžek Sun Yat-sen’in yerine geçmiÅŸtir.

1928 haziran ayında Çan Kay Åžek Pekin’e girerek Kuomintang partisinin Çin üzerinde egemen olmasında baÅŸarılı oluyor.

Çan Kay Åžek 1934’te komünist cumhuriyetin ilan edildiÄŸi kente doÄŸru bir yürüyüşe geçmiÅŸtir. Tarihte buna Uzun Yürüyüş denilmiÅŸtir.

1937 yılında Japonların daha tehlikeli olduÄŸunu söyleyen komünistler, milliyetçilere birlik olmak için teklif sunuyorlar ve baÅŸarılı oluyorlar.  Japon tehdidine karşı milliyetçiler ve komünistler birlik olmuÅŸtur.

 

Japonya 1933 mart ayında serbest hareket etmek için Milletler Cemiyeti’nden ayrılmıştır. Ardından Washington Deniz Silahsızlanması antlaÅŸmasından kurtulmak için Ä°ngiltere ve ABD ile eÅŸit ÅŸekilde donanmaya sahip olmak istiyor. Fakat herhangi bir yanıt alamayınca 1934’te tek taraflı olarak bu anlaÅŸmayı feshetti.

1934’te ‘’Asya Asyalılarındır’’ sloganı ile Asya’nın Monroe Doktrinini oluÅŸturmuÅŸ ve Batılıların Çin ile olan her türlü iliÅŸkisinin kesilmesini istiyordu.

1935 yılında Japonya’nın Çin’in bazı bölgelerinde ayrılıkçı hareketleri de kışkırtmaya baÅŸlayarak kendine baÄŸlı özerk bölgeler oluÅŸturduÄŸu görülmüştür.

 

1937 temmuz ayında Pekin yakınlarında Marco Polo köprüsü üzerinde Çin ve Japon askerlerinin çarpışmasıyla bunu bahane eden Japonya Çin’i iÅŸgale giriyor. Buna tarihte Marco Polo köprüsü olayı.

 

1937 yılında Avusturya’da bulunan Naziler etkilerini iyice artırmışlardı. Avusturya’yı darbe ile ele geçirmek isteyen Hitler için büyük bir fırsattı. Hükümet darbesi yapmaya hazırlanırken istihbarat bu haberi alıyor ve 25 Ocak 1938’de Avusturya polisi tarafından etkisiz hale getiriliyorlar.

Hitler bunun üzerine ilhakı baskı kurarak gerçekleÅŸtirmek istiyor. Avusturya BaÅŸbakanını Avusturya sınırları yakınındaki kendi ÅŸatosuna davet ediyor. Ä°ki ülke arasındaki soÄŸuklukları müzakere etmek amacıyla davet etmiÅŸtir. Bu davette Hitler çok büyük bir baskı kuruyor ve sabahında da Avusturya’ya 7 maddelik bir ültimatom veriyor.

7 maddelik ültimatomda özetle; Avusturya’da Nazi partisinin faaliyetlerine izin verilecek, hapsedilmiÅŸ olan Naziler serbest bırakılacak, Avusturya Nazilerinin liderinin iç iÅŸleri bakanlığına, herhangi 2 Nazi de savaÅŸ ve maliye bakanlığına girecek, Avusturya ordusu ve ekonomisi Alman ordu ve ekonomisine entegre edilecektir. Almanya 4 gün içinde bu isteklerin yerine getirilmesini söylemiÅŸtir.

Avusturya BaÅŸbakanı bunların hepsini yerine getirmiÅŸtir. Avusturya BaÅŸbakanı ülkesini satan bir BaÅŸbakan konumunda olmak istemediÄŸinden 9 Mart’ta bir referanduma gidileceÄŸini ve bu referandumda halka bağımsızlıklarını korumak isteyip istemediklerine soracağını söylüyor.

Bu karar Hitler’i sinirlendirmiÅŸtir ve 12 Mart’ta Avusturya’yı iÅŸgal etmiÅŸtir. Bu iÅŸgal sırasında Avusturya hiçbir ÅŸekilde karşılık vermemiÅŸtir. O yüzden Anschluss denilmektedir.

Avusturya Almanya’nın bir eyaleti oluyor ve Ostmark adını alıyor.

Bu olay sırasında Fransa’da hükümet yoktu, Ä°ngiltere yatıştırma politikası uyguluyordu, ABD, kendisinin dünya üzerinde polis görevi yapma niyetinde olmadığını söylemiÅŸtir.

En fazla Sovyetler BirliÄŸi tepki göstermiÅŸtir. Sovyetler BirliÄŸi sırada Çekoslovakya’nın olduÄŸunu ve bunun için birlik olunması gerektiÄŸini batılılara söylese de dikkate alınmadı ve Stalin’in batıya olan güveni azaldı.

 

Çekoslovakya’nın Südet bölgesinde 3 milyon Alman yaşıyor. Südet Almanları, Avusturya’nın ilhakından sonra ve Nazilerin kışkırtmasıyla harekete geçiyor ve nisan ayından itibaren geliÅŸen Çekoslovakya krizi bu ülkenin parçalanması sonucunu veriyor.

 

Südet Alman Partisi'nin (SDP) lideri Konrad Henlein 23 Nisan 1938’de Karlsbader Programı olarak tarihe çeken, 8 hususta toplanan istekleri Çekoslovakya hükümetine veriyor. Bu bildiride Südetler bölgesine muhtariyet verilmesi, Südet Almanları istedikleri siyasal doktrini seçme hakkına sahip olacaklar ve Çekoslovakya Sovyetler BirliÄŸi ile baÄŸlarını zayıflatacak yazıyordu.

Südet krizinin böylesine geniÅŸlemesi Ä°ngiltere ve Fransa’yı harekete geçiriyor. Fransa Çekoslovakya ile olan 1924 tarihli ittifakının gereklerini yerine getireceÄŸini açıklıyor. Tek başına cesaret edemeyen Fransa, Ä°ngiltere ile hareket etmek istiyor.

Sovyetler BirliÄŸi de 1935’te Çekoslovakya ile imzalanan ve Fransa’nın gelmesiyle olabilecek ittifakının gerekliliklerini Fransa gelmese bile yerine getireceÄŸini söylüyor.

Sovyetler BirliÄŸi’nin Çekoslovakya’ya yardıma gidebilmesi için Polonya ve Romanya’nın ona geçit izni vermesi gerekiyor. Ancak bu iki devlet bu geçiz iznini vermiyor.

 

Ä°ngiltere arabuluculuk rolü üstleniyor ve Hitler ile bir konuÅŸma gerçekleÅŸtiriyor. Hitler’in Çekoslovakya meselesi için dünya savaşını göze alırım demesi üzerine Ä°ngiltere de Südet bölgesinin Almanya’ya ilhakı için Fransa’yı ve Çekoslovakya’yı ikna edeceÄŸini söylüyor. Çekoslovakya kaderine boyun eÄŸmek durumunda kalmıştır.

Ä°ngiltere ve Fransa Südet Krizinin savaÅŸa dönüşmemesi için Mussolini’yi araya sokuyorlar çünkü Hitler’in Mussolini’yi kırmayacağını düşünüyorlar.

Mussolini’nin öncülüğünde bir konferans toplanmıştır. Münih Konferansı. Bu konferansa Hitler, Mussolini, Fransa BaÅŸbakanı ve Ä°ngiltere BaÅŸbakanı katılmıştır. Bu konferans 30 Eylül’de bir karar vermiÅŸtir. Südet bölgesinin 4 aÅŸamada Almanya’ya teslim edilmesine karar verilmiÅŸtir.

 

 

Çekoslovakya’nın Alman egemenliÄŸi altına düşmesi Hitler’in dış politikasının üçüncü aÅŸamasını teÅŸkil eder. Yani Hitler hayat sahası politikasına baÅŸlamıştır. Bunun ardından Hitler 21 Ekim 1938’de askerlerine verdiÄŸi bir talimatla Prag iÅŸgal edilirken aynı zamanda Memel’in de Alman sınırları içine katılacağını söylemiÅŸtir.

 

Romanya kralının Hitler’e olan hayranlığı Hitler’in dikkatinden kaçmıyor ve 23 Mart 1939’da Almanya ve Romanya arasında bir ticaret anlaÅŸması imzalanıyor. Söz konusu anlaÅŸmaya göre; Almanya endüstri malzemesi satacak, aynı zamanda Romanya’ya deniz, kara, hava silahları temin edecek, buna karşılık da Romanya ormanlarını, yeraltı zenginliklerini ortak Alman-Romen ÅŸirketleri tarafından iÅŸletilmesine izin vermiÅŸtir.

 

Almanya Drag Nach Osten ‘’doÄŸuya doÄŸru’’ politikasını uygulamaya, yani doÄŸuya doÄŸru gitmeye baÅŸlıyor. Almanya Dantzig bölgesini Alman sınırları içine katmak için Polonya üzerinde baskı kurmaya baÅŸlayacaktır.

 

Ä°ngiltere ve Fransa 31 Mart 1939’da Polonya’ya garanti vermiÅŸlerdir. Polonya’nın bağımsızlığı tehdit edilir ve Polonya’da buna karşı koyarsa Ä°ngiltere ve Fransa bütün güçleriyle Polonya’ya yardım edeceklerdi.

 

Ä°talya’nın 7 Nisan 1939’da Arnavutluk’u iÅŸgali, Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında 1934’te yapılmış olan Balkan Antantına ağır bir darbe indirdi.

Ä°talya ile Almanya arasında Çelik Pakt adını alan bir ittifak imzalanıyor. Bu ittifaka göre; her iki devletin de hayat sahasını saÄŸlama amacına yönelen bir giriÅŸimdir. Taraflar birbirini ilgilendiren bütün meselelerde birbirlerine yardım edecekler ve taraflardan biri bir veya daha fazla devlete karşı savaÅŸa tutuÅŸacak olursa diÄŸeri ona bütün gücüyle yardım edecekti.  

 

Almanya 27 Nisan 1939’da Ä°ngiltere ile kendisini çember içine almak için çaba harcadığını ileri sürerek 1935 Ä°ngiliz-Alman Deniz AnlaÅŸmasını feshetti. Aynı gün Polonya’ya bir nota vererek onunla da 1934 tarihli Almanya-Polonya Saldırmazlık AnlaÅŸmasını feshediyor. Ardından 31 Mart 1939’da Danimarka ile bir Saldırmazlık AnlaÅŸması imzalanıyor.

 

Sovyetler BirliÄŸi Almanya görüşmeleri neticesinde 23 AÄŸustos 1939’da Moskova’ya gelen Alman DışiÅŸleri Bakanı Ribbentrop Sovyet liderleri ile görüşmelere baÅŸlamıştır. 24 AÄŸustos sabahında da Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı imzalanmıştır. Buna göre; taraflar birbirine saldırmayacak, birisi bir 3.devletle savaÅŸa tutuÅŸursa diÄŸer taraf 3.devlete yardım etmeyecek, taraflardan birine yönelen bir devletler grubuna katılmayacaklar ve ortak çıkarlarını ilgilendiren meselelerde birbirleri ile temas halinde olacaklardı.

Almanya ve Sovyetler Birliği bu saldırmazlık paktıyla Baltık bölgesini Polonya da dahil olmak üzere aralarında paylaşmışlardır.

 

1 Eylül 1939’dan itibaren Alman orduları Polonya’ya girmeye baÅŸlamıştır. Bu durum karşısından Polonya Ä°ngiltere ve Fransa’ya müracaat ederek verdikleri garantiyi yerine getirmelerini talep etmiÅŸtir. Bunun üzerine 3 Eylül 1939’da Ä°ngiltere ve Fransa Almanya’ya savaÅŸ ilan ettiler. Böylelikle 2.Dünya Savaşı baÅŸlamıştır.

 

2.Dünya Savaşı’nda Almanya’nın savaÅŸ stratejisi ‘’Yıldırım Savaşı’’ adını almıştır. Çok hızlı bir harekatla Fransa’yı bozguna uÄŸratıp aynı güçle doÄŸuya devam etmeleri planıdır.

 

6 ay pata geçen savaÅŸ, Ä°ngiltere’nin Ä°skandinav sularına mayın döşeyerek ablukayı güçlendirmeye çalışmasıyla bozuldu. Bu giriÅŸim, Almanların Kuzey Ä°sveç’ten gelen demir cevherinin nakledildiÄŸi yolu emniyet altına almak amacıyla Norveç ve Danimarka’yı iÅŸgal etmesiyle çakıştı.

9 Nisan 1940’ta Almanya Norveç ve Danimarka’yı iÅŸgal etmiÅŸtir. 1 ay sonra da Almanların önce Hollanda ve Belçika’yı ardından da Fransa’yı iÅŸgal ettikleri görülür.

Alman güçleri 19 Haziran’da Atlantik’teki Brest Limanı’na ulaÅŸtılar ve 3 gün sonra Fransa Almanya ile ateÅŸkes imzaladı.

Fransa’daki 3.Cumhuriyet 10 Temmuz’da sona erdi. 1.Dünya Savaşı’nda Verdun Savaşı’nın kahramanı MareÅŸal Petain devlet baÅŸkanı oldu ve Almanlar ülkenin yarısını iÅŸgal ettiler. MareÅŸal Petain’in devlet baÅŸkanlığında Vichy Hükümeti kuruldu. Vichy hükümeti Ä°ngiltere ile iliÅŸkilerini kesmiÅŸtir.

 

Almanya Atlantik Savaşı ile denizaltı, yüzey ve kara saldırılarıyla İngilizlerin deniz bağlantılarını kesintiye uğratmak istemiştir. Fakat İngilizler bu saldırılara karşı kısa sürede hemen hazırlanmayı bildiler. İngiliz halkını yeniden ayağa kaldıracak isim Winston Churchill olmuştur.

Almanların baÅŸlattığı Britanya Savaşı’nın Ä°ngiltere tarafından kazanılması Ä°ngiltere’nin savaÅŸma gücünü yeniden kazandıran, moral veren savaÅŸtır.

 

Almanlar Ä°ngiltere’yi iÅŸgal edemeyeceklerini anlayınca, Aralık 1940’ta bir karara varılıyor. Bu karar neticesinde 1941 Mayıs ayında Sovyetler BirliÄŸi’ni iÅŸgal edeceklerini söylüyorlar.

Sovyetler eninde sonunda Almanya’nın kendisine saldıracağını bildiÄŸi için hazırlıklar yapmaya baÅŸlamıştır. Ä°lk önce Polonya’nın doÄŸusunu iÅŸgal etmiÅŸlerdir. Finlandiya’ya karşı bir savaÅŸ baÅŸlatarak Karelya Bölgesi’ni ele geçirmiÅŸtir.

 

Hitler’in BolÅŸeviklerle savaÅŸma konusuna kesin olarak karar vermesinde Sovyetler BirliÄŸi’nden algılamış olduÄŸu bazı tehditler söz konusudur. Hitler Sovyet gücünü Rus emperyalizminin Avrupa’daki tarihsel odak noktalarından yani Balkanlardan ve BoÄŸazlardan uzak tutmayı amaçlıyordu. Bunun yanı sıra Sovyetler BirliÄŸi’ni hızlı bir ÅŸekilde bozguna uÄŸratarak Ä°ngilizlerin daha fazla savaÅŸmalarının anlamsız olacağını göstermek.

 

Hitler’in Sovyetleri iÅŸgal planına Barbarossa Harekâtı denilmiÅŸtir.

Almanya Sovyetler BirliÄŸi’ne kolayca geçebilmek için Yunanistan ve Yugoslavya’yı almalıydı. Yunanistan kolay alındı fakat Yugoslavya Tito’nun önderliÄŸinde bir direniÅŸ gösterdi ve bu yüzden 21 Mayıs’ta yapılması planlanan harekât 22 Haziran’a ertelenmek zorunda kaldı.

22 Haziran 1941’de Barbarossa Harekâtı baÅŸladı. Hitler Avrupa tarihinde görülmemiÅŸ bir asker sayısıyla, 3,5 milyon, harekâtı baÅŸlatmıştır. Almanlar baÅŸta çok hızlı ve görkemli savaÅŸlar kazanmışlardır. Birliklerin Moskova’ya girmelerine 29 km. kalmış fakat hiçbir zaman o mesafeyi aÅŸamamıştır Almanya.

Almanlar da Napolyon gibi kışa yenilmişler ve 1 milyondan fazla asker kaybetmişlerdir.

 

ABD kongresi savaş başladıktan sonra 1939 yılı içerisinde yabancı hükümetleri nakit ödeme yapmaları ve kendi gemileri ile nakletmeleri ya da bir Amerikan sınırından alıp götürmeleri koşuluyla silah satın almalarına izin veren bir yasa kabul etti.

O dönem Franklin Roosevelt Ä°ngiltere’ye yardım etme, yanında olmaya inanıyordu. Ä°ngiltere yanında harekete geçme konusunda ilk adım 1941 yılında BaÅŸkan’a ‘’ödünç verme ve kiralama yasası’’ ile ABD savunmasının çıkarına olan herhangi bir ülkeye savunma malzemeleri ödünç verme ve kiralama hakkı verilmesiyle olmuÅŸtur.

 

Almanların Sovyetlere saldırmasıyla birlikte Sovyetler de artık Batılıların yanında savaÅŸ girmiÅŸ oluyor. Dolayısıyla bu durum ABD için oldukça elveriÅŸli bir durum yaratıyor. BaÅŸkan Roosevelt yeni durumu Churchill ile görüşmek üzere bir toplantı düzenliyor. Ä°ki lider 9 AÄŸustos’ta Newfoundland’da bir araya geliyorlar ve görüşmeler neticesinde tarihe Atlantik Demeci olarak geçecek olan demeci kabul ediyorlar. Bu demeç iki devletin mili politikalarının ilkelerini tespit etmiÅŸtir. Bu ilkeler daha sonra savaÅŸtan sonra kurulacak BirleÅŸmiÅŸ Milletler örgütü antlaÅŸmasına da temel teÅŸkil etmiÅŸtir.

ABD ödünç verme ve kiralama yasasının çıkmasından sonra Japonya’ya karşı farklı bir politika uygulamaya karar verdi. Çünkü Ä°ngiltere’ye daha kolay yardım yapabilmesi için Japonya kışkırtılmayacak ve mümkün olduÄŸu kadar uzlaÅŸmaya gidilecekti.

 

ABD Japonya’daki bütün alacak ve mallarını donduruyor, Japonya ile ticareti kontrol altına alıyor. ABD’nin bu tutumu ve müzakerelerde nezaket göstermemesi askerleri sinirlendiriyor ve yönetim savaÅŸa karar veriyor. 7 Aralık 1941 sabahı Japon uçakları Hawaii’deki Pearl Harbor ABD hava üslerine ani bir baskın yaparak bombalıyor. ABD 11 Aralık’ta Japonya’nın bu ani baskını sonucunda hem Japonya’ya hem de Almanya’ya savaÅŸ ilan ediyor.

 

Avrupa’da sadece 5 tarafsız ülke kalmıştır. Ä°spanya, Portekiz, Ä°sveç, Ä°sviçre ve Ä°rlanda.

BirleÅŸmiÅŸ Milletler Almanya, Ä°talya ve Japonya’ya karşı savaÅŸan devletler koalisyonuna verilen addır. BirleÅŸmiÅŸ Milletler terimi resmi olarak ilk kez 1 Ocak 1942’de Çin, Ä°ngiltere, Sovyetler BirliÄŸi ve ABD’nin savaÅŸ ittifakı kurdukları BirleÅŸmiÅŸ Milletler bildirgesinde kullanıldı. Bu bildirgenin en önemli maddesi; Mihver güçleri ile yani Almanya, Ä°talya, Japonya ile tek başına barış yapmama taahhütü almıştır. 

Savaşın dönüm noktası 4 büyük olayla oluÅŸmuÅŸtur. Fakat bu olayların 4’ü de birbirinden farklı olaylardır. 1942 Haziran ayında Midway Adasına Japon saldırısı olması bu olaylardan ilkini teÅŸkil eder. Japonlar burada çok büyük bir bozguna uÄŸratılmıştır. Japonya bu olaydan sonra bir daha asla Uzak DoÄŸu’da ya da denizlerde stratejik avantajı yakalayamayacaktır.

Mısır’ın batısındaki Ä°ngiliz ordusu kasım ayı başında el-Alameyn’de Almanları ve Ä°talyanları kesin yenilgiye uÄŸrattılar. Bu zafer Ä°ngiliz ABD kuvvetlerinin Fransız Kuzey Afrika’sına çıkmalarıyla aynı döneme denk gelmiÅŸtir.

Mayıs 1943’e gelindiÄŸinde Ä°ngiliz ABD kuvvetleri Tunus’a girmiÅŸ, Akdeniz’in denetimi tamamen müttefiklerin eline geçmiÅŸtir.

Atlantik savaÅŸlarının doruk noktası 1942 yılının ilk aylarında yaÅŸandı ve 1943’te zafer kazanıldı.

En önemli dönüm noktalarından biri de Almanların Stalingrad’da yenilgisidir.

Ä°ngiliz ve ABD kuvvetleri 1943 Temmuz’unda önce Sicilya’ya sonra Ä°talya’ya çıkartma yaptılar. 1943 AÄŸustos’unda Mussolini monarÅŸi yanlılarının etkisiyle devrilmiÅŸ oldu.

Haziran 1944’te Normandiya Çıkartması ile Kuzey Fransa Ä°ngiliz ve ABD kuvvetleri tarafından istila edilmiÅŸtir.

Sovyetler 9 ay süren uÄŸraÅŸlar sonucunda Berlin’e girmiÅŸlerdir. Berlin’in iÅŸgali sonucunda 30 Nisan 1945’te Berlin Harabeleri altındaki bir yeraltı sığınağında Hitler intihar ediyor.

7 Mayıs’ta Almanya’nın teslim olmasıyla Avrupa’da savaÅŸ sona ermiÅŸtir.

ABD Japonya’nın HiroÅŸima ve Nagazaki ÅŸehirlerini atom bombasıyla yerle bir etti. Japon hükümetinin 2 Eylül’de teslim olmasıyla 2.Dünya SavaÅŸ’ı sona ermiÅŸtir.

 

Savaş sonrası oluşacak sisteme savaş içerisinde yön veren 3 lider; Sovyetler Birliği Başkanı Stalin, İngiltere Başbakanı Churchill ve ABD Başkanı Franklin Roosevelt.

 

Kazablanka Konferansı II. Dünya Savaşı sırasında ABD başkanı Franklin D. Roosevelt, Birleşik Krallık başbakanı Winston Churchill arasında gerçekleşen 14-24 Ocak tarihleri arasında yapılan konferanstır. Konferansta şu kararlar alınmıştır:

à Rusya üzerindeki baskıyı hafifletmek için Sicilya’ya çıkarma yapmak

à Almanya üzerindeki baskıyı artırmak.

à Balkanlarda ikinci bir cephenin açılmasını mümkün kılmak için Türkiye’nin savaÅŸa katılması konusunda gerekli askeri hazırlıklar yapılması.

à Almanya, Japonya ve İtalya kayıtsız şartsız teslim oluncaya kadar mücadeleye devam etmek.

 

12-26 Mayıs 1943 yılında Washington Konferans’ı toplanmıştır. Roosevelt ve Churchill bir araya gelmiÅŸtir. Stalin de davet edilmiÅŸ fakat katılmamıştır. Bu konferansın ÅŸifre adı Trident Konferansı. Bu konferansta ÅŸu kararlar alınmıştır:

à Ä°talya’nın saf dışı bırakılması için bu ülkenin iÅŸgali

à  1944 ilkbaharında Fransa’da cephe açılmasını kararlaÅŸtırmışlardır.

à Savaş sonrası düzeni için Churchill tarafından ileri sürülen şu fikirler kabul ediliyor:

à Barışı koruma sorumluluÄŸu ABD, Ä°ngiltere, Sovyetler BirliÄŸi ve Çin’e verilecekti.

à Bu 4 devletin teÅŸkil ettiÄŸi Dünya Konseyi’ne baÄŸlı Avrupa, Amerika ve Uzak DoÄŸu Bölge Konseyleri kurulacaktır.

à Avrupa’da bir konfederasyon kurulacak ve bu konfederasyonda Tuna, Balkan ve Ä°skandinav Federasyonlarını içerecekti.

Quebec Konferansı Ä°talya’da Mussolini’nin birden düşmesiyle ortaya çıkan yeni durumu görüşmek ve ikinci cephe açılma meselesini yeniden ele almak amacıyla 14-24 AÄŸustos 1943’te Churchill ve Ä°ngiliz Genel Kurmayı ile ABD Genel Kurmayı Quebec’te bir araya geliyorlar.

Bu konferansta Churchill Ä°talya’da ortaya çıkan yeni durum nedeniyle ikinci cephenin Fransa yerine Türkiye’nin de savaÅŸa katılmasıyla Balkanlarda açılması üzerine ısrar ediyor. Fakat bu görüşünü kabul ettiremiyor. Ä°kinci cephenin Fransa’da Normandiya kıyılarında açılmasına karar veriliyor.

 

ABD İçiÅŸleri Bakanı Cordell Hull ile Ä°ngiltere DışiÅŸleri Bakanı Anthony Eden 1943 Ekim ayında Moskova’ya gitmiÅŸlerdir. Moskova Konferans’ı olarak geçmiÅŸtir. Sovyet DışiÅŸleri Bakanı Molotov ile görüşüyorlar. Bu konferansta alınan kararlar ÅŸu ÅŸekilde:

à Savaşın kısaltılması için karar alınmıştır. Ruslar 2.cephenin 1944 ilkbaharına kadar açılması gerektiğini söylemiştir.

à İngiltere, ABD, Sovyetler Birliği ve Çin arasında Dörtlü Deklarasyon imzalanması kararlaştırılıyor.

à 4 devlet savaştan sonra nüfuz alanı kurma politikası gütmeyeceklerdi.

à Bütün sömürgeler uluslararası vesayet rejimi altına konulacaktı.

à Almanya’nın iÅŸgali altında tuttuÄŸu ülkelerde zulüm ve iÅŸkence yapmasını önlemek için savaÅŸ suçlularının cezalandırılacağı ilan edilmiÅŸtir.

 

DışiÅŸleri bakanlarının Moskova Konferansı’nda ÅŸu da karara baÄŸlanmış: 3 devletin yetkilileri arasında bir toplantı yapılmasına karar verilmiÅŸtir.  

 

Churchill ve Roosevelt 22-26 Kasım 1943’te Kahire’de bir toplantı yaptılar. Bunun amacı hem Çan Kay Åžek ile görüşmek hem de Tahran’a görüş birliÄŸi içinde gitmek.

 

Tahran Konferansı Roosevelt, Churchill ve Stalin’in katılımıyla yapılmıştır. 28 Kasım-1 Aralık 1943 tarihleri arasında olmuÅŸtur. Bunun ÅŸifre adı da Eureka’dır. Konferansta en önemli meseleler ÅŸunlardı:

à Ruslar 2.cephenin Avrupa’da açılmasına ısrar etmiÅŸlerdir. Churchill ise 2.cephenin Balkanlarda açılması fikrini Ruslara kabul ettirememiÅŸtir.

à 2.cephe ile ilgili olarak Türkiye’nin savaÅŸa katılmasına karar veriliyor.

à Savaş sonrası barış düzeninin korunması için bir uluslararası teşkilat kurulması fikri bütün taraflarca kabul ediliyor.

Bu konferansın en önemli sonucu:

à Zafere doğru yaklaşıldıkça müttefikler arasındaki görüş ayrılıklarının da belirmeye başlamasıydı.

 

Sovyetler BirliÄŸi’nin Balkanlar ve Orta Avrupa’da yayılması olayıyla ilgili Churchill Stalin ile görüşmeye gidiyor. Moskova Konferansı denir. Balkan ülkelerinin iki ülke arasında nüfuz bölgelerine ayrılışı konusunda bir anlaÅŸmaya varılıyor. Romanya Rus nüfuzuna, Yunanistan ise Ä°ngiliz nüfuzuna terk edilmiÅŸtir. Yugoslavya ve Macaristan yüzde 50 Ä°ngiliz, yüzde 50 Rus nüfuzu altında olacaktır. Montrö sözleÅŸmesinin deÄŸiÅŸtirilmesi de bu konferansta kabul edilmiÅŸtir.

 

Barış düzeninin kurulması meselesinde her 3 devlet de Yalta Konferansı’na kendi kafalarındaki amaç ve tasarılarını gerçekleÅŸtirmek için katılmıştır.

ABD BaÅŸkanı Roosevelt Yalta’ya gelirken kafasını meÅŸgul eden 2 mesele vardı:

à Tıpkı Wilson gibi Birleşmiş Milletler teşkilatının kurulmasına büyük önem veriyordu.

à Uzak DoÄŸu savaşına Sovyetler BirliÄŸi’nin bir an önce katılması. Bu bölgede de savaşın en kısa zamanda sona erdirilmesi.

 

Ä°ngiltere’ye gelince, Churchill’e göre Uluslararası TeÅŸkilat o kadar önemli deÄŸildi. Ona göre önce:

à Almanya’ya uygulanacak muamelenin çözümlenmesi gerekiyordu.

à Polonya meselesinin çözümlenmesi gerekiyordu.

à SavaÅŸtan sonra Avrupa’daki kuvvetler dengesinde Fransa’nın yeri ne olacaktı?

 

Stalin’in kafasında da 3 mesele vardı:

à SavaÅŸtan sonra Rusya’nın ekonomik kalkınmasını saÄŸlamak.

à Çarlık Rusya’sının 1904-1905 savaşında Japonya karşısında uÄŸramış olduÄŸu yenilgi sonucunda oluÅŸan kayıpları tekrar geri almak.

à Almanya’nın muhtemel saldırısına karşı Sovyetler’in güvenliÄŸi için gerekli tedbirleri almak.

 

 

 

Yalta Konferansı 4-11 Åžubat 1945’te yapılmıştır. Görüşülen meseleler ÅŸunlardı:

à Sovyetler Birliği Uzak Doğu savaşına katılmayı kabul etti.

à Almanya esas itibariyle 3 iÅŸgal bölgesine ayrılacak. Fakat Ä°ngiltere ve ABD kendi bölgelerinde Fransa’ya da bir kısım ayıracaklardı. Berlin de ortak iÅŸgal altında olacaktı.

à Ruslar bir rapor hazırlayıp sunmuÅŸtur. Buna göre Almanya’ya 20 Milyar tamirat borcu yüklenecek ve bunun yarısını Sovyetler alacaktı. ABD ve Ä°ngiltere bu planı ağır buldukları için bu meseleyi sonraya bırakma kararı alıyorlar.

à BirleÅŸmiÅŸ Milletler teÅŸkilatının Güvenlik Konseyi’nin devamlı üyeleri için veto ilkesi kabul ediliyor.

à 1 Mart 1945’e kadar ortak düşmana karşı savaÅŸ ilan etmiÅŸ olanların üyeliÄŸe alınmasına karar veriliyor. Türkiye ise 23 Åžubat 1945’te Almanya ve Japonya’ya fiilen bir savaÅŸ ilan ederek BirleÅŸmiÅŸ Milletler teÅŸkilatının kurucu üyesi olmuÅŸtur.

 

 

17 Temmuz-2 AÄŸustos 1945 tarihlerinde Potsdam Konferansı yapılmıştır. Roosevelt ölünce Amerika’yı bu konferansta Truman temsil etmiÅŸtir. Ä°ngiltere’yi temsil eden Churchill seçimi kaybedince yerine Clement Attlee gelmiÅŸtir.


Yorum Gönder

0 Yorumlar