TÃœRK SÄ°YASAL HAYATI FÄ°NAL NOTLARI

 

Son Osmanlı Mebusan Meclisi ve Ä°stanbul’un Ä°ÅŸgali

Ä°stanbul hükümeti, Sivas Heyet-i Temsiliyesi’ni tanıdı ve Osmanlı Mebusan Meclisi’nin toplanması için seçimlerin bir an önce yapılacağını duyurdu. Yapılan seçimlerin ardından son Osmanlı Mebusan Meclisi 12 Ocak 1920’de Ä°stanbul’da toplandı.

Meclis 3 ay gibi kısa bir süre açık kalmasına karşın Misak-ı Milli gibi önemli bir belgeyi kabul ederek Anadolu direniÅŸine önemli bir meÅŸruiyet saÄŸladı. 28 Ocak 1920’de kabul edilen Misak-ı Milli, Sivas ve Erzurum Kongrelerini esas alan bir metindir.

18 Mart 1920’de son toplantısını yapan Mebusan Meclisi, mevcut koÅŸullar altında faaliyetlerini sürdürmesinin imkânsız olduÄŸuna karar vererek dağıldı.

 

 

TBMM’nin KuruluÅŸu ve Rejimin Temelleri

23 Nisan 1920’de ilk toplantısını yapan Birinci Meclis, 16 Nisan 1923’te dağılana kadar milli mücadele sürecinin askeri ve siyasal yönlerini baÅŸarıyla yönetti ve yeni rejimin temellerini attı.

Birinci Meclis ilk aylarında bir dizi önemli yasayı yürürlüğe koydu. 29 Nisan 1920’de Hıyanet-i Vataniye Kanunu kabul edildi. Bu kanunla TBMM’nin meÅŸruiyetine karşı koyanların vatan haini sayılacağı ve mahkemelerin bu yönde vereceÄŸi kararların kesin olduÄŸu hükme baÄŸlandı. Böylece meclise yasama ve yürütme yetkisinin yanı sıra yargı yetkisi de verilmiÅŸ oldu.

 

TBMM’nin en önemli yasama faaliyetlerinden biri, hiç kuÅŸkusuz TeÅŸkilat-ı Esasiye Kanunu’dur. 20 Ocak 1921’de kabul edilen TeÅŸkilat-ı Esasiye Kanunu, rejimin temellerini halk egemenliÄŸi ve meclis üstünlüğü üzerinden tanımlayan ilk anayasadır.

 

Sevr Antlaşması ve Londra Konferansı

Sevr AntlaÅŸması Osmanlı hükümeti tarafından imzalanmasına karşın, 16 Mart 1920’den itibaren Ä°stanbul’un yapmış olduÄŸu bütün antlaÅŸmaları geçersiz sayan Kanun uyarınca Ankara hükümeti tarafından geçersiz sayıldı.

 

A-RMH Grubu’nun KuruluÅŸu ve Muhalefet

Mustafa Kemal PaÅŸa, kendisine yakın mebuslardan oluÅŸacak bir grupla meclis çoÄŸunluÄŸunu örgütlü bir yapı içine sokmayı istiyordu. Bu amaçla 10 Mayıs 1921’de Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu’nu (A-RMH Grubu) kurdu.

Grubun programı Misak-ı Milli’nin saÄŸlanması ve devlet teÅŸkilatının anayasa uyarınca adım adım kurulmasını içeren iki maddeden oluÅŸuyordu.

 

 

 

Ä°kinci Grup’un KuruluÅŸu, Programı ve Faaliyetleri

Muhalifler mecliste bir grup çatısı altında örgütlenerek uzun süredir eleÅŸtirdikleri konularda sonuca ulaÅŸmak istiyorlardı. Mustafa Kemal PaÅŸa’nın elinde olaÄŸanüstü yetkilerin toplanması karşısında meclis üstünlüğünü savunan bu grup, 1922 Temmuz’unda, Ä°kinci Müdafaa-i Hukuk Grubu adı altında örgütlendiler.

A-RMH Grubu’yla aynı adı paylaÅŸtığı için iki grubu birbirinden ayırmak üzere A-RMH Grubu’na Birinci Grup, muhaliflerin kurduÄŸu gruba ise Ä°kinci Grup denir.

 

Ä°kinci Grup’un ilk programı 16 Temmuz 1922’de açıklandı.

Programın 1. maddesi Misak-ı Milli çerçevesinde milli birlik ve bağımsızlığa ulaşılması amacını içerir.

2. madde ise mevcut kanunların milli egemenlik ilkesine göre deÄŸiÅŸtirilmesi ve düzeltilmesini öngörür. Bu madde temelde BaÅŸkumandanlık ve Ä°stiklal Mahkemeleri’ne iliÅŸkin kanunlarla, vekillerin seçim ÅŸekline iliÅŸkin kanunların deÄŸiÅŸtirilmesi amacını içeriyordu.

Herkesin hukukunun dokunulmazlığı ve saygınlığını saÄŸlamayı hedefleyen 3. madde ise Grup’un temel hak ve özgürlükler konusundaki hassasiyetini yansıtır.

 

 

 Halk Fırkasının KuruluÅŸu

Mustafa Kemal PaÅŸa, nihayet, 8 Nisan 1923’te de Halk Fırkasının, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin (A-RMHC) bir fırkaya dönüştürülmesi yoluyla kurulacağını açıkladı ve partinin ilkelerini oluÅŸturan Dokuz Umde bildirisi yayınlandı.

Halk Fırkası adaylarının mutlak zaferiyle sonuçlanan 1923 seçimlerinden sonra 9 Eylül 1923’te partinin tüzüğü kabul edildi, 11 Eylül’de Mustafa Kemal PaÅŸa partinin genel baÅŸkanlığına seçildi. Cumhuriyetin ilanından sonra Mustafa Kemal PaÅŸa cumhurbaÅŸkanlığına seçilince 19 Kasım 1923’te Ä°smet (Ä°nönü) PaÅŸa’yı Halk Fırkası Reis VekilliÄŸine atadı.

 

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının Kuruluşu

1923’te ikisi dışında tümü Müdafaa-i Hukuk adayları olarak seçilen ve Halk Fırkası içinde yer alan milletvekillerinden bir bölümü zamanla bu partiden istifa ettiler ve istifa edenlerin bir bölümü 17 Kasım 1924’te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TPCF) adıyla bir muhalefet partisi kurdular.

 

TPCF kurulduktan 3 gün sonra BaÅŸvekil Ä°smet PaÅŸa sıkıyönetim ilanını istedi. CHF grubu bu öneriyi reddedince Ä°smet PaÅŸa 21 Kasım’da hükümetin istifasını açıkladı. Ertesi gün, yeni kabineyi, Ä°smet PaÅŸa’ya göre daha ılımlı bir kiÅŸiliÄŸe sahip olan ve muhtemelen CHF’den kopuÅŸları durdurması beklenen Fethi (Okyar) Bey kurdu.

Şeyh Sait Ayaklanması ve Takrir-i Sükûn Kanunu

Şeyh Sait Ayaklanması olarak bilinen bu ayaklanma, eşkıya oldukları gerekçesiyle haklarında tutuklama kararı bulunan on kişinin jandarmaya teslim olmayıp, ateşle karşılık vermeleriyle başladı.

Åžubat ayı biterken Åžeyh Sait’in adamları DoÄŸu’da geniÅŸ bir alanda üstünlük saÄŸlamışlardı. Bu durum karşısında CumhurbaÅŸkanı Mustafa Kemal (Atatürk) PaÅŸa, mart başında, BaÅŸbakan Fethi (Okyar) Bey’in istifasını istedi. Hükümetin istifa etmesi üzerine, 3 Mart’ta baÅŸbakanlık görevi Ä°smet (Ä°nönü) PaÅŸa’ya verildi.

4 Mart’ta hükümet, Takrir-i Sükûn Kanunu’nu çıkarttı. Ä°ki yıl yürürlükte kalmak üzere çıkartılan bu yasa hükümete olaÄŸanüstü hâl yetkileri tanıyordu. Hükümet, bu yasayla, huzur ve sükûnu bozmaya yönelik her türlü giriÅŸim, örgüt ve yayını yasaklama yetkileriyle donatıldı.

Aynı gün alınan bir meclis kararıyla biri merkezi Ankara’da olan, öteki de ayaklanma bölgesinde görev yapacak olan iki Ä°stiklal Mahkemesi kuruldu. Ayaklanma bölgesi için kurulan Åžark Ä°stiklal Mahkemesi’ne verdiÄŸi idam cezalarını uygulama yetkisi de verildi.

 

Takrir-i Sükûn Kanunu’na dayanılarak atılan ilk önemli adımlardan biri muhalif gazetelerin kapatılması olmuÅŸtur.

Ayaklanmanın baÅŸ sorumlusu Åžeyh Sait ile adamları Diyarbakır’da görev yapan Åžark Ä°stiklal Mahkemesi’nde yapılan yargılanması sonucunda, 28 Haziran’da ölüm cezasına çarptırıldı.

 

 Åžark Ä°stiklal Mahkemesi: TPCF’nin Kapatılması

Mahkeme, 25 Mayıs’ta, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın mahkemenin görev bölgesi içindeki bütün ÅŸubelerini kapatma kararı aldı.

Ankara Ä°stiklal Mahkemesi’nin de baktığı bazı davalarda bu parti ile ayaklanma arasında iliÅŸki kurulması, hükümetin, 3 Haziran’da, Takrir-i Sükûn Kanunu’na dayanarak, TPCF’nı tamamen kapamasına olanak verdi.

TPCF’nin, Takrir-i Sükûn Kanunu’na dayanılarak kapatılması ve muhalif basının aynı yasanın verdiÄŸi yetkilerle tamamen susturulmasıyla Türkiye’de çok partili hayat oldukça uzun sürecek bir kesintiye uÄŸradı.

 

İzmir Suikastı ve Muhalefetin Sonu

1926 yılının haziran ayı ortalarında Türkiye müthiÅŸ bir haberle çalkalandı: CumhurbaÅŸkanı Mustafa Kemal PaÅŸa’ya, Ä°zmir’de suikast düzenlemeyi planlayan bir çete ortaya çıkartılmış ve çete üyelerinden birinin yaptığı ihbar sonucunda sorumlular tutuklanmıştı.

 

 Tek Parti Yönetiminde Geçici YumuÅŸama: Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın KuruluÅŸu

1920’li yıllar sona ererken ülke içindeki bütün muhalefet odakları artık kesin olarak susturulmuÅŸ ve katı bir tek parti yönetimi kurulmuÅŸtu. Buna karşılık ekonomik ve toplumsal alanlarda, 1929 dünya ekonomik buhranının da etkisiyle çeÅŸitli sıkıntılar yaÅŸanmaktaydı. Bu sorunların giderilebilmesi için hükümeti eleÅŸtirecek ve denetleyecek kontrollü bir muhalefete ihtiyaç olduÄŸunu düşünen Mustafa Kemal PaÅŸa, 1930 yılının yaz aylarında bu görevi üstlenecek, sınırlı ve denetim altında tutulabilecek bir muhalif partinin kurulmasına karar verdi.

Muhalefet partisi 12 AÄŸustos’ta Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) adıyla kuruldu. Ä°zleyen günlerde CHF’den istifa eden toplam 15 mebus yeni muhalefet partisine katıldı. Yeni parti liberal bir siyasi programı benimsedi.

 

 Ä°nönü Dönemi

Ä°nönü’nün cumhurbaÅŸkanlığı dönemi Ä°kinci Dünya Savaşı’nın yoÄŸun sorunları içinde geçti. İç siyasette Atatürk dönemi politikaları özüne fazla dokunulmadan olduÄŸu gibi sürdürüldü. İç politikada Ä°nönü eski muhalifleri tekrar CHP bünyesine alıp potansiyel muhalefet odaklarını ortadan kaldırırken, parti içinde de baÅŸta Şükrü Kaya ve Tevfik Rüştü Aras olmak üzere kendisinin cumhurbaÅŸkanlığına karşı çıkanları tasfiye etti.

Mecliste Müstakil Grup adıyla bir denetim mekanizması oluşturmaya çalıştıysa da bu uygulama pek etkili olamadı. Dönem boyunca başbakanlık görevini sırasıyla Celal Bayar, Refik Saydam ve Şükrü Saraçoğlu yürüttü.

 

SavaÅŸ döneminde devletin gelirlerini artırabilmek için ekonomik alanda da birçok kararlar alındı. Bunların baÅŸlıcaları Milli Korunma Kanunu, Toprak Mahsulleri Kanunu ve Varlık Vergisi’dir.

Bu arada inkılâbın ideolojisini kırsal kesime de götürebilmek için 1940 ilkbaharında köy enstitüleri kuruldu.

 

Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu ve Dörtlü Takrir

Tek parti döneminin son yıllarında CHP içinde alttan alta geliÅŸen muhalefet, Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’yla (ÇTK) ilgili meclis görüşmeleri sırasında açığa çıktı ve hızla geliÅŸen olaylar Demokrat Parti’nin kurulmasıyla sonuçlandı.

 

7 Haziran’da Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan’ın imzaladığı ve “Dörtlü Takrir” olarak anılan ünlü önerge CHP Meclis Grubu’na verildi.

 

Dörtlü Takrir’in verilmesinden birkaç gün sonra, 11 Haziran’da ÇTK meclis tarafından kabul edildi. Bir gün sonra da CHP Meclis Grubu Dörtlü Takrir’i ele alarak saatlerce tartıştı. Tartışmaların ardından, bu gibi konuların CHP Meclis Grubu’nda görüşülmesinin gereksiz olduÄŸu sonucuna varıldı

CHP’den ayrılanlar 1946 başında Demokrat Parti’yi kurarak Türkiye’nin siyasal yaÅŸamında yeni bir döneme damga vurdular. Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu ise, bazı önemli eksiklikleri ve uygulamadaki yöntem yanlışlıkları yüzünden pek etkili olamadı.

 

 Demokrat Parti’nin KuruluÅŸu

Dörtlü Takrir’i imzalayan ve ardından yaÅŸanan hızlı geliÅŸmeler sonucunda kendilerini CHP dışında bulan Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti’yi (DP) kurdular.

Parti programında esas olarak ekonomik ve siyasal alanlarda liberalleşme politikası benimseniyordu.

 

Tek Parti Döneminin Sonu: 1946 Seçimi

26 Nisan 1946’da toplanan CHP meclis grubu belediye seçimi ile genel seçimin öne alınmasını kararlaÅŸtırdı. Bu kararın arkasındaki asıl amaç, DP’yi yeterince örgütlenmeden hazırlıksız yakalamak ve CHP’nin iktidarını 4 yıl süreyle garantiye almaktı. Eylül ayından 26 Mayıs’a alınan belediye seçimlerine DP katılmadı. Gerekçeleri iktidarın seçimde yanlı davranması ve seçim güvenliÄŸinin olmamasıydı

 

Seçim sonuçları ilan edildikten sonra DP seçimde baskı, hile ve yolsuzluk yapıldığını öne sürdü. Muhalefet partisine göre, seçim öncesinde, seçmenlere DP’ye oy vermemeleri için baskı yapılmıştı. Muhalefet, ayrıca, oylar kullanıldıktan sonra, sayım iÅŸlemleri sırasında hile yapıldığını, muhalefet partisinin aldığı oyların tutanaklara eksik geçirildiÄŸini, buna karşılık iktidar partisinin oylarının olduÄŸundan yüksek gösterildiÄŸini öne sürdü. Ama bu itirazlar hiçbir iÅŸe yaramadı ve böylece 1946 seçimi literatüre “Türkiye’nin siyasal tarihindeki en ÅŸaibeli seçim” olarak geçti

 

Kemalist Reformlar

Tek parti dönemi boyunca siyasal ve toplumsal hayatı radikal biçimde deÄŸiÅŸtiren birçok reform yapılmıştır. Bu reformlar, tıpkı II. MeÅŸrutiyet dönemi boyunca Ä°ttihat ve Terakki’nin yaptığı reformlar gibi, esas olarak laikleÅŸme ve modernleÅŸmeyi hedefliyordu

 

Devletin laikleÅŸtirilmesi sürecinde 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılmış, 29 Ekim 1923’te cumhuriyet ilân edilmiÅŸ, 3 Mart 1924’te halifelik kaldırılmış, 20 Nisan 1924’te yeni anayasa yürürlüğe girmiÅŸti. Bu süreç, 11 Nisan 1928’de, Türkiye devletinin dininin Ä°slam olduÄŸu hükmünün anayasadan çıkarılmasıyla ve nihayet 5 Åžubat 1937’de laikliÄŸin bir ilke olarak anayasaya girmesiyle tamamlandı

 

Bu arada 1932’den itibaren camilerde ezan ve Kuran Türkçe okundu. Türkçe Kuran ilk olarak 23 Ocak 1932’de Ä°stanbul’da Yerebatan Camii’nde okundu. “Tanrı uludur” ÅŸeklinde baÅŸlayan Türkçe ezanı ilk kez 30 Ocak günü Fatih Camii’nde Hafız Rıfat Bey okudu.

 

EÄŸitim alanındaki laikleÅŸme, daha önce de belirtildiÄŸi gibi, 3 Mart 1924 tarihli “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” ile gerçekleÅŸtirilmiÅŸ.

 

 

                                GEÇİŞ DÖNEMÄ° VE DEMOKRAT PARTÄ° Ä°KTÄ°DARI (1946-1960)

 

1946 seçimlerinden Demokrat Parti’nin (DP) iktidara geldiÄŸi 1950 seçimlerine kadar süren dönemde partiler arasında zaman zaman anlaÅŸmazlıklar ortaya çıksa da tek partiden çok partiye geçiÅŸ süreci, hem partilerin ılımlı kanatlarının uzlaÅŸma yolunu tercih etmeleri hem de CumhurbaÅŸkanı Ä°smet Ä°nönü’nün kararlı politikaları sayesinde baÅŸarıyla tamamlandı.

 

14 Mayıs 1950’de yapılan seçime CHP ve DP ülke genelinde seçime katılırken, Millet Partisi (MP) sadece 22 ilde aday gösterdi. Milli Kalkınma Partisi (MKP) ise seçime sadece Ä°stanbul’da katıldı. Seçime katılma oranı yüzde 89,3 gibi çok yüksek bir düzeyde gerçekleÅŸti. Seçimi genel beklentilerin aksine DP kazandı.

Ä°ktidarın, devleti kuran ve 27 yıldır iÅŸbaşında olan CHP’den, genel oy sonucunda alınması, izleyen yıllarda, DP yanlıları tarafından “Beyaz Ä°htilal” olarak anıldı.

 

 

 

27 MAYIS ASKERİ YÖNETİMİ

27 Mayıs 1960’ta Türk Silahlı Kuvvetleri adına yönetime el koyan Milli Birlik Komitesi (MBK) ilk iÅŸ olarak TBMM ve hükümeti feshetti ve her türlü siyasal faaliyeti yasakladı.

Ä°lk bildiride, hareketin hiçbir ÅŸahıs ve zümreye karşı olmadığı açıklanmasına raÄŸmen, CumhurbaÅŸkanı Celal Bayar, BaÅŸbakan Adnan Menderes, TBMM BaÅŸkanı Refik Koraltan ile bütün Bakanlar Kurulu üyeleri ve DP’nin önde gelen yöneticileri hemen tutuklandılar.

12 Haziran’da 27 maddeden oluÅŸan ve “1924 tarih ve 491 sayılı TeÅŸkilat-ı Esasiye Kanunu’nun bazı hükümlerinin kaldırılması ve bazı hükümlerinin deÄŸiÅŸtirilmesi hakkında geçici kanun’’ adını taşıyan geçici anayasa açıklandı.

29 Eylül’de DP mahkeme kararıyla kapatıldı ve eski yönetimin sorumluları 14 Ekim’de de Ä°stanbul Yassıada’da Yüksek Adalet Divanı’nda yargılanmaya baÅŸladı. 14 Ekim 1960’ta baÅŸlayan duruÅŸmalar 11 ay 1 gün sonra, 15 Eylül 1961’de tamamlandı.

Başsavcı bu davalarda 228 sanık hakkında idam cezası istedi.

Yüksek Adalet Divanı, Celal Bayar, Adnan Menderes, eski DışiÅŸleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ı oybirliÄŸiyle, 11 sanığı da oyçokluÄŸuyla ölüm cezasına çarptırdı.

 

                                           Ä°KÄ° DARBE ARASINDA TÃœRKÄ°YE (1961-1980)

Hiçbir partinin tek başına hükümeti kuracak sayıda milletvekili çıkaramadığı 1961 seçimlerinden sonra Türkiye koalisyonlarla tanıştı. 1965 seçimlerine kadar ilk üçü CHP Genel BaÅŸkanı Ä°smet Ä°nönü, sonuncusu da AP listesinden Kayseri’den bağımsız seçilen Suat Hayri Ãœrgüplü’nün baÅŸbakanlığı altında art arda dört koalisyon hükümeti kuruldu.

10 Ekim 1965’te yapılan milletvekili genel seçimine altı siyasal parti katıldı. AP tek başına hükümeti kurabilecek sayıya ulaÅŸtığı bu seçimin ardından Birinci Süleyman Demirel Hükümeti kurularak göreve baÅŸladı.

12 Ekim 1969’da yapılan genel seçime 8 siyasal parti katıldı. Türkiye’de çok partili siyasal yaÅŸama geçildikten sonra, 1950’deki seçime 3, 1954, 1957 ve 1961’deki seçimlere 4, 1965’teki seçime de 6 siyasal partinin katıldığı göz önünde bulundurulursa, bu bir rekor anlamına geliyordu.

AP, 1965’e göre oy kaybına uÄŸramasına karşın, yine de seçimden zaferle çıktı. Yüzde 46,5’lik oy oranıyla 256 milletvekili çıkaran AP, Millet Meclisi’nde bir kez daha tek başına çoÄŸunluÄŸu saÄŸladı.

 

12 Mart 1971 günü, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üst yönetimi hükümete bir muhtıra verdi. Muhtırayı, anayasa ve hukuk devleti anlayışıyla baÄŸdaÅŸtırmanın mümkün olamayacağını belirten BaÅŸbakan Demirel hemen istifa etti.

Türkiye 14 Ekim 1973’te yapılan seçimlere kadar sürecek olan ara rejim dönemine girdi. Bu dönem içinde ikisi Nihat Erim, biri Ferit Melen ve sonuncusu Naim Talu’nun baÅŸbakanlığı altında dört ara rejim hükümeti kuruldu.

 

1973 seçiminde hiçbir parti çoÄŸunluÄŸu saÄŸlamadığından Türkiye yeniden 12 Eylül 1980 darbesine kadar sürecek olan koalisyonlar dönemine girdi. CumhurbaÅŸkanı Korutürk’ün birbiri ardına hükümeti kurmakla görevlendirdiÄŸi Ecevit, Demirel ve Talu hükümet kuramayarak görevi iade etti.

1977 seçimleri 5 Haziran 1977’de gerçekleÅŸtirildi. Seçim 1969 ve 1973’te uygulanan barajsız d’Hondt sistemine göre yapıldı.

Seçimlerin ardından hiçbir partinin gerekli çoÄŸunluÄŸa ulaÅŸamaması nedeniyle 1980 askeri darbesine kadar kısa ömürlü koalisyon ve azınlık hükümetleri birbirini izledi. Önce Ecevit baÅŸbakanlığında bir CHP azınlık hükümeti kuruldu. Bu hükümet güvenoyu alamayınca yerini Demirel’in kurduÄŸu AP, MSP ve MHP koalisyonu aldı.

Siyasi çalkantıların ve ekonomik zorlukların yaÅŸandığı bu dönemde toplumsal gerilim, kutuplaÅŸma ve ÅŸiddet giderek arttı. Bu dönem 12 Eylül 1980’de ordunun yönetime doÄŸrudan el koymasıyla kapandı.

 

 

1980’DEN BUGÃœNE TÃœRKÄ°YE

12 Eylül rejimine biçimini veren Anayasa’nın ve diÄŸer temel yasaların Milli Güvenlik Konseyi’nin (MGK) istekleri doÄŸrultusunda oluÅŸturulmasının ardından, “demokrasiye geçiÅŸ süreci” söylemiyle yeni bir evreye geçildi. 1983 başına gelindiÄŸinde baÅŸta anayasa olmak üzere yeni düzenin siyasi ve hukuki çerçevesi büyük ölçüde tamamlanmıştı.

1983 Mayıs’ında MGK siyasal partilerin oluÅŸmasına izin verdi. Siyasal Partiler Kanunu’na göre bir parti 30 üye ile kurulabiliyordu.

MGK sadece yeni kurulan partilerin kurucu üyelerini belirlemekle kalmıyor, seçime girecek milletvekili adaylarını da belirleme yetkisini elinde tutuyordu.

Böylece MGK veto yoluyla hem yeni kurulan siyasal partilerin kurucularını belirledi, hem de bu kurucular tarafından belirlenen adaylar hakkında son sözü söyleyerek seçimden sonra oluşacak parlamentonun kompozisyonunu belirledi.

CumhurbaÅŸkanı Evren 7 Aralık 1983’te yeni hükümeti kurma görevini ANAP genel baÅŸkanı Turgut Özal’a verdi. Özal, bir baÅŸbakan yardımcısı, 6 devlet bakanı ve 14 icracı bakandan oluÅŸan bir hükümet modeli taraftarıydı. Ancak bu, mevcut yasalara göre mümkün deÄŸildi. Bunun üzerine Özal bir geçici bakanlar kurulu listesi oluÅŸturarak Evren’in onayına sundu. Evren listeyi 13 Aralık’ta onayladı.

Yorum Gönder

0 Yorumlar